MUTLULUK BENİM DOĞUŞTAN HAKKIM
Dünya’ya gelmeden önce, insan olarak mutlu ve neşeli olmak için tasarlandığımızın bilinci ve farkındalığı ile fizyolojik perspektiften buna katkı sağlayacak nörotransmitterleri yaşam ve davranışlarımızla nasıl aktif hale getiririz.
Ruhsal öğretilerin bilimle buluştuğu içinde bulunduğumuz bu bilgi çağında bu çok mümkün... Farkındalıkla; mutlu olmak, coşkulu, neşe dolu bir yaşam inşa etmek !
Bizi mutlu etmek için bekleyen bu nörotransmitterleri nasıl aktive edebiliriz? Kısaca;
Endorfinler: acıyı bloke eden, öfori üreten bir nörotransmitter. Müzik dinleyerek, yürüyüşler yaparak, dans ederek, koşarak, yoga pratiği yaparak ve kahkahalarımızı eksik etmeyerek endorfini arttırabiliriz. Akupunkturun da endorfini arttırdığını biliyor muydunuz?
Dopamin: merakı, motivasyonu, memnuniyet ve keyfi arttırır. Yeni bir ilişkinin, alışılmamış, yepyeni bir şeyin başlangıcında artar. Bir amaç belirleyip onu gerçekleştirdiğimizde, ya da bir iltifat aldığımızda, dopamin salgılanır ve bir ödül almış olma hissi içinde oluruz.
Oksitosin: güveni, bağlantıyı ve sevgiyi arttırırken eş zamanlı olarak korku ve endişeyi de azaltır. Her ne kadar günümüz pandemi koşullarında zor olsa da, sosyal olarak bir araya geldiğimizde, kucaklaştığımızda, sarıldığımızda, bebekler ve evcil hayvanlarla bağlantı kurduğumuzda oksitosin artar. Tam da bu dönemde bir kediciğimin olması da hiç de bir tesadüf gibi gelmiyor. Öyle değil mi?
Serotonin: genel bir iyi olma hali, özgüven ve mutluluk hissi üretir. Bir anlamda amaca sahip olma, ait olma, anlam ve başarı getiren aktivitelere müdahil olma ile arttırılabilir.
GABA: bir anlamda sükunet yaratır ve endişe ve kaygıya azaltır. Gaba, yoga, meditasyon, nefes egzersizleri ve doğada zaman geçirme ile arttırılır.
Endocannobinoidler: aynı zamanda ‘’neşe molekülleri’’olarak da bilinir. Bunlar sürekli koşu, bisiklete binme ve/veya güç egzersizleri ya da yogadan sonra üretilir ve anksiyete, depresyon, acı ve enflamasyonun azalmasına yardım eder.
Nörotransmitterleri aktive etmek için – özellikle bu zor, izole olduğumuz ve değişim ihtiyaçlarının yoğun olduğu dönemde, hangi aktivitelere, davranış ve yaklaşımlarınıza kanalize edersiniz?