Bedeniniz İçin Kullandığınız Ürünler Zararlı mı?
‘’Ne yerseniz O’sunuz’’ eski özdeyişini duymuşsunuzdur. Bu özdeyişi yazımızın içeriğine uygun olarak ‘’Ne uygularsanız O olursunuz’’ şeklinde değiştirmek mümkün! Bununla dikkatinizi cildinize ve ona uyguladıklarınıza çekmek istiyorum. Cildiniz, en geniş organınız ve geniş küçük delikleri ile yüzeyi, toksinlerin kan dolaşımına girip, tüm bedende dolaşması için açık bir ortam yaratır. Eğer ne yerseniz ve ne uygularsanız o oluyor iseniz, o halde siz kimsiniz?
Buna en gerçek, en doğru vereceğiniz cevap, birçok farklı kimyasalların bir karışımı olduğunuz şeklinde olmalıdır. Sabah yatağınızdan sendeleyerek kalktığınız andan itibaren, dişlerinizi fırçalar; cildinizi sabunlar, duş jeli ile temizler; yüzünüzü bir yüz yıkama suyu; saçlı derinizi bir şampuan ve kremle yıkar; traş kremi ve tıraş sonrası losyonu; çeşitli losyonlar, deodorantlar, parfüm, kolonya ya da güneş koruyucuları kullanırsınız. Bir kadınsanız, bu karışıma bir de makyaj malzemelerini ilave edebiliriz. Bir an için durun ve bir gün içerisinde kaç adet kozmetik ya da kişisel bakım ürünü kullandığınızı bir düşünün! Kaç tane saydınız? – iki, beş, on ya da onbeş?
Yasal bir savunuculuk organizasyonu olan Çevresel Çalışma Grubuna (EWG) göre, bir Amerikalı, ortalama olarak bir günde, içinde 126 farklı madde içeren yaklaşık 10–15 kişisel bakım ürünü kullanmaktadır. Şimdi sizden, her gün cildiniz için bol bol kullandığınız ürünleri gözden geçirmenizi istiyorum. Sayıları şaşırtıcı değil mi? Ancak, burada sorun olan, kullanılan ürünlerin sayılarından ziyade, bu ürünlerin içerisinde bulunanlar ve bir kez kan dolaşımına katıldıklarında nelere yol açtıklarıdır!
Güzellik Endüstrisinin Arkasındaki Çirkin Gerçek!
Hükümetler genellikle kullanımına izin verilen yeni endüstriyel kimyasalları, çoğunlukla (%80-90) çok az ya da hiçbir güvenlik testi yapılmadan çok kısa bir sürede kabul ederler. Bu kimyasalların çoğu, kozmetiklerimizin ve kişisel bakım ürünlerimizin temel içerikleridir. İnanılmaz ölçüde yüksek miktarda kimyasalla yüklü ürünlerden daha fazla şok edici olan gerçek ise, hükümetlerin bu ürünlerin güvenliği için düzenleme yapmamalarıdır. Evet doğru okudunuz – kozmetik ürünlerin hemen hemen %90’ı güvenliği için test edilmiyor ya da içerdikleri kimyasallar gözden geçirilmiyor.
Kozmetik endüstrilerine göre, her bir üründeki bu miktarlar çok azdır ve bu nedenle zararlı olmamaktadır. Ancak, bildiğiniz üzere, her birimiz bir günde 10 ya da daha fazla ürün kullanıyoruz ve bu uygulamalar günde birkaç kez olduğunda ve yaşam boyu giderek artıyorsa, toksik kimyasallar birikmeye başlar ve bedenlerimizde, sağlığımızda hasara yol açarlar.
Ve daha da kötüsü – kozmetik ürün içerikleri, farklı ürünlerde farklı şekillerde etiketlenip yazılabilir. ‘’Etiketinde ‘’koku’’ yazılan bir ürünün içerisinde gerçekten herhangi bir şey olabilir ve tüketici için açıklama ihtiyacı duyulmamaktadır. Dahası bir koku oluşumuna iştirak eden şeyler firmalar tarafından ‘’ticari bir sır’’ olarak da düşünülür. EWG tarafından yapılan bir bilimsel çalışmada, toksin olarak bilinen phthalates, etiket üzerinde belirtilmemiş olmasına rağmen, bütün ürünlerin %75’inde ‘’koku’’kelimesi içerisine gizlenmiş bir şekilde bulunmuştur.
Kozmetik Ürünler ve Hormonlarımız!
‘’Kirli oniki’’lerin bir diğeri, parabenler, saç bakımı ürünlerinde, losyon ve diğer cilt bakımı ürünlerinde bulunan, östrojeni taklit eden bir kimyasaldır; bu bir kez cilde uygulandığında, kan dolaşımına katılır ve beden tarafından östrojenmiş gibi algılanır. Ne olduğunun gizlenmiş olması, bedenin, sanki gerçek östrojen fazla miktardaymış gibi reaksiyon göstermesine yol açar. Çok fazla östrojen kas kitlesinde azalma, bedendeki yağ depolarında artma, erkek ve kadınlarda ergenliğin erken başlaması, üreme zorlukları v.s. gibi diğer bazı sorunlara ev sahipliği yapar. Östrojen bedende birçok fonksiyonu düzenleyen önemli bir hormondur! Ancak, parabenlerin neden olduğu durumda ‘’yediğimiz ve kullandığımız şey olduğumuzu bildiğimiz gibi, çok fazla iyi şeyin, kötü sonuçlar doğurabildiğini hatırlamalıyız.
Hormon sistemleri gelişmekte olan bebekler ve küçük çocuklar, bu zararlı kimyasallardan olumsuz etkilenme riskine sahiptirler. Banyodan sonra, bebeği nemlendirmek için böylesi bir losyon kullanmak, ürün ve kimyasalların kan akımına, beş ila on kez daha fazla emilmesi anlamına gelir. Ve bebek endokrin sistemi durmaksızın çalıştığı için, böylesi zararlı hormon parçalayıcılar ve östrojeni taklit ediciler, nasıl gelişeceklerine ilişkin çocuk bedenine karışık sinyaller göndermeye başlarlar. Sonucunda, erkek çocuklar meme geliştirebilir; kızlar yaşlarının onuncu yıllına girmeden önce ilk menstrüel periodlarını deneyimleyebilir; her iki cinsin çocukları fazla kilolu ya da obez olabilirler – bütün bunlar var olan kimyasal hormon bozucuların dışsal tezahürleridir.
Güvenli Bakım Ürünlerini Nasıl Seçebilirsiniz?
Bu bilginin çok yoğun ve hatta korkutucu olduğunun farkındayım. Ancak buna daha az, sağlıklı ürünleri nasıl daha güvenli olarak seçeceğimize ve onları üreten şirketleri nasıl daha çok destekleyeceğimize daha fazla odaklanmalıyız diye düşünüyorum. İşte kendinizi ve ailenizi zararlı kozmetik içeriklerinden korumanız için benim size önerilerim:
‘’Oniki adet kirli, toksik’’ içeriklerden sürekli olarak kaçının:
Parabenler
Phthalates
Sodium Laurel Sulfate
Propylene glycol gibi PEG Bileşenleri
DEA
Formaldehidi serbestleştiren koruyucular
Triclosan
Butylated Hydroxytoluene (BHT)
Siloxanes
Coal tar dyes
Petrolatum
Koku ya da Parfüm
Etiketteki içerikleri dikkatli bir şekilde okuyun!
Ürünlerin organik mühürü almaları için içeriklerinin %95’i organik olmak zorundadır. Mühür yoksa satın almamak gerekir.
Yapabiliyorsanız Zararlı Kimyasal İçerikli Ürünleri Atın!
Banyo ve mutfağınızdaki, yukarıda listelediğimiz içerikleri barındıran herşeyi atıp boşaltın ve onları toksin içermeyen alternatifleri ile değiştirin.
Herşeyi bir anda atıp, savurma fikri başlangıçta fazla yoğun ve yüksek maliyetli geliyorsa, haftada ya da ayda sadece birisini değiştirmeyi hedefleyerek bu dönüşümü başlatabilirsiniz.